İnsanlık tarihi boyunca evren hep merak edilen ve gizemi çözülmeye çalışılan bir kavram oldu. İnsanoğlunun hiç ulaşamayacağı bir sınır bulunuyor mu? Yoksa evren sonsuz mu? Peki sonsuz ne demek? Ne kadar çabalasak da bunu anlamamız mümkün mü?

Evrenin Büyüklüğünü Fark Etmemizin Hikayesi

Friedrich Bessel

1838’de Alman gökbilimci Friedrich Bessel yakın yıldızlardan bazılarının uzaklığını ilk kez doğru ölçene kadar Evren’in ne kadar büyük olduğuna dair hiç kimsenin bir fikri yoktu arkadaşlar. Bessel, 61 Cygni adlı yıldızın 93 trilyon kilometreden, yani 10 ışık yılından, biraz daha uzak olduğunu bulmuştu. Böylece geceleri nokta kadar gördüğümüz yıldızların bize ve birbirlerine olan uzaklığı hakkında ilk kez bir fikrimiz oldu. 20.yüzyılın başlarına kadar da evrenin yalnızca Samanyolu’ndaki milyarlarca yıldızdan oluştuğu ve durağan olduğu düşünüldü.

Hubble 1923’te Andromeda Bulutsusu’nun Samanyolu’nun içinde yer alamayacak kadar uzakta olduğunu keşfedince, bir gecede evrenimizin boyutları birden milyonlarca kat büyüyüverdi. Andromeda da tıpkı Samanyolu gibi başlı başına bir galaksiydi ve milyarlarca yıldızdan oluşuyordu. Aslında sarmal bulutsu sanılan yapıların hepsi uzak birer galaksiydi ve evrende onlardan milyarlarca vardı.

21.yüzyıla geldik ve aradan yaklaşık yüzyıl geçmesine karşın, gökbilimciler evrenin tam olarak ne kadar büyük olduğunu hâlâ bilemiyor; belki de hiç bilemeyecekler. Sonsuz büyük olma olasılığı var ama bilim insanları sonlu bir büyüklüğü olduğunu düşünme eğilimindeler.

Hidrojen Atomu

Şimdi sizi bir yolculuğa çıkarayım arkadaşlar. En küçük atomdan başlayıp evrenin sınırlarına kadar gidelim.

Şu anda bir hidrojen atomunu görüyorsunuz. Evrende en çok bulunan element. Genellikle sadece 1 proton ve elektrondan oluşur. Çekirdeğinde nötron bulunmayan tek element. Hidrojen atomu o kadar küçük ki eğer 1 milimetre uzunluğunda bir zincir oluşturmaya kalksaydık, 10 milyon tane hidrojen atomunu yan yana koymamız gerekirdi. Bu gördüğünüz bir bardak sudaki hidrojen atomu sayısı ise yaklaşık olarak 1025 kadardır. Yani 1’in yanına 25 tane sıfır koyduğumuzda elde ettiğimiz sayı.

İnsan

Gelin ölçeğimizi biraz büyütelim. Mesela bir insan. Ortalama 170 cm uzunluğunda. (1.7 x 100 metre) Dünya üzerinde 8 milyar insan var. Eğer her biriyle sadece 1 dakikalığına tanışmak isteseydik bu 15 bin 200 yıldan fazla sürerdi.

Türkiye

Şimdiyse gökyüzüne doğru bir yolculuğa ne dersiniz? Burası bizim ülkemiz. Türkiye Cumhuriyeti. (1.6 x 108 metre) 783.562 km2. Bir ucundan, Asya’dan diğer ucuna, Avrupa’ya uçakla gitmek isteseydiniz bu 1600 km’lik bir yolculuk olurdu ve yaklaşık 2.30 saat sürerdi.

 

Dünya

Şu anda uzaydayız. Dünyamıza, yani evimize yaklaşık 25 bin km uzaklıktan bakıyoruz. Aşağıda insanlar gündelik yaşamlarına devam ediyor. Bazıları işlerine gidiyor. Bazıları arkadaşlarıyla hoşça vakit geçiriyor. Kimileriyse ailesiyle birlikte tatil yapıyor. Bir yanı sıcak güneş ışınlarının etkisi altındayken, diğer yanı ise bulutların egemenliği altında beyaz kar kütleleriyle örtülü. O bizim her şeyimiz. Eğer ona zarar verirsek gidecek başka yaşanabilir bir gezegen bulamayabiliriz. Dünyamızın çapı 12 bin 742 km. Henüz üzerinde ayak basılmamış yerler var.

Ay

Ölçeğimizi biraz daha büyütüyoruz. Uzayın uçsuz bucaksız karanlık okyanusunda yüzmeye başladık. Fazla uzağa gitmeyeceğiz. Sadece kapı komşumuz olan Ay’a geldik. Evden yaklaşık 400 bin km uzaktayız. Eğer arabanıza atlayıp saatte 90 km sabit hızla gidebilseydiniz, Ay’a varmanız yaklaşık 6 ay sürerdi. O kadar uzakta.

İnternette gördüğünüz animasyonlarda Ay, Dünya’ya oldukça yakın gösterilir. Bu gösterimlerin neredeyse tamamı hatalıdır. Çünkü gerçek mesafeyi göstermek istediğinizde ekrana sığdırmanız zorlaşır. Aslında Ay ile Dünya arasındaki mesafe işte bu kadardır. Bir insanın bugüne kadar uzayda gidebildiği en uzak mesafe. İnsanlık buraya ilk defa 20 Temmuz 1969 tarihinde ayak bastı.

Güneş

Şu anda evimizden 150 milyon km uzaklıktayız. Güneşimize geldik. Eğer saatte 1000 km hız yapan bir yolcu uçağıyla buraya gelebilseydik bu 17 yılımızı alırdı. Halbuki gökyüzünde ne kadar da yakın görünüyor?

Güneş ve gezegenlerin büyüklük karşılaştırması

O dünyadaki bütün yaşamı mümkün kılan yaşam kaynağımız. Okyanuslarımızı ısıtıyor, mevsimlerin oluşmasını sağlıyor. Bitkilerin fotosentez yapmasını mümkün kılıyor. Onlarda bize besin ve oksijen veriyor. Güneş, güneş sisteminin kütlesinin yüzde 99.9’unu oluşturur. 1 milyon 391 bin km’lik çapıyla inanılmaz derecede büyük. Öyle ki içine 1 300 000 adet dünya sığabilir.

Güneşin merkezindeki aşırı sıcaklık ve basınç nükleer füzyon denilen tepkimenin oluşmasını sağlar. Eğer bu tepkime durup sönecek olsaydı Güneş’ten çıkan son ışık muazzam hızına rağmen ancak 8 dakika 20 saniye sonra dünyamıza varabilirdi.

Güneş Sistemi

Sırada Güneş sistemimiz var. Komşularımız olan 8 gezegen, onların 166 uydusu, asteroitler, kuyrukluyıldızlar ve gök taşları ile dolu devasa bir sistem. Galaksimizde yer alan diğer gezegen sistemlerinden farklı istisnai bir oluşum. 1000 yıl boyunca bildiğimiz tek sistem buydu. Güneş Sistemi’nin kesin bir sınırı yok. Çapını bilmiyoruz. Ancak Güneş’in etrafında dönen kuyruklu yıldız kümesi olan Oort Bulutu’nu da hesaba katarak 2 ışık yılı olduğunu varsayalım.

2 ışık yılı da neymiş bende baya büyük bir şey sanmıştım diyebilirsiniz. Peki 2 ışık yılı neyi ifade ediyor? Şöyle ki; ışığın boşlukta bir yılda aldığı mesafeye 1 ışık yılı denir. Işık ise boşlukta saniyede yaklaşık 300 bin km hızla yol alır. Yani ışık 1 saniyede Dünya’nın etrafını 7 kez dolaşabilir. İşte bu inanılmaz hızına rağmen bir ışık demeti ancak 2 yıl boyunca yol alarak Güneş Sistemi’nin bir ucundan diğer ucuna varabilir.

Şimdiden yorulduk. Fakat bu mesafeler sanki bir jet uçağına karşın yol almaya çalışan minik bir bebek adımı gibi. Hızlanmamız gerek. Yeryüzünden en uzakta bulunan insan yapımı nesne olan Voyager 1 uzay aracı bile 44 yıldır yol almasına rağmen henüz Oort bulutuna varabilmiş değil.

En Yakın Yıldız

Güneş sisteminden çıkıyoruz arkadaşlar. Sırada en yakın yıldız var. Proxima Centauri. 4,2 ışık yılı uzakta. Şu Güneş’e gittiğimiz uçak vardı ya. Hani 17 yıl sürmüştü varmamız. Şimdi o uçağı alıp Proxima’yı bir ziyaret edelim ne dersiniz? Bakalım ne kadar sürecek?

4,2 ışık yılı yaklaşık 40 trilyon km yapıyor. Fakat burada bir araya girmek istiyorum.

İnsan beyni, milyon, milyar ve trilyon gibi sayılar arasındaki farkları algılamakta oldukça beceriksiz. Genellikle bu kadar büyük sayılara çıkıldığında onları sadece çok büyük olarak algılıyor. O yüzden şimdi sizinle bir hesap yapacağız.

40 trilyon km. Hmm sanki çok da uzak değilmiş gibi. Ne de olsa bu bize en yakın yıldız. Bu sayıyı uçağımızın hızı olan saatte 1000 km’ye bölersek Proxima’ya kaç saatte gideceğimizi bulabiliriz. 40 trilyon bölü 1000 eşittir 40 milyar saat demektir. Yani yaklaşık 1 666 000 000 gün.

Demek ki Proxima’ya uçakla 4 564 383 yılda ancak gidebiliyoruz. Uçak yerine başka bir araca ihtiyacımız olduğu kesin.

Samanyolu Galaksisi

Samanyolu’nun bilgisayarda üretilmiş yukarıdan görüntüsü

Şimdi ölçeğimizi daha da büyütelim. Çok ama çok daha fazla. İşte buradayız. Burası bizim de içerisinde yaşadığımız Samanyolu Galaksisi. Ne kadar da muhteşem değil mi? Samanyolu’nun çapı yaklaşık 150 bin ışık yılı. Yani eğer bir ışık huzmesi olsaydık Samanyolu Galaksisi’nin bir ucundan diğer ucuna seyahat edebilmemiz için 150 bin yıl boyunca seyahat etmemiz gerekecekti.

Bir zamanlar evrenin sadece bu galaksiden ibaret olduğunu sanıyorduk. Çünkü sadece bizim galaksimiz bile o kadar büyük ki bizi böyle bir yanılgıya düşürüyordu. Galaksimizin içinde dünyamız o kadar küçük kalıyor ki ona bu mesafeden bir toz, bir zerre dahi dersek abartmış oluruz.

Eğer Güneş sistemi bir CD büyüklüğünde olsaydı, Samanyolu Dünya büyüklüğünde olurdu. Samanyolu’nda 200 milyardan fazla yıldız var. Ve o yıldızların etrafında dönen 320 milyar gezegen. Bunların yaklaşık 11 milyarının Güneş benzeri bir yıldızın çevresinde, yaşamın ortaya çıkabileceği yörüngede döndüğü tahmin ediliyor.

Andromeda

Ama durun. Evren ölçeğinde düşündüğümüzde bizim galaksimize de bir toz ya da zerre dersek abartmış oluruz. Çünkü galaksimiz evren ölçeğinde çok ama çok küçük kalıyor. Samanyolu benzeri milyarlarca başka galaksiler de var. Fakat en yakın galaksiler bile milyonlarca ışık yılı uzakta. Mesela bize en yakın galaksi olan Andromeda Galaksisi 2,5 milyon ışık yılı uzaklıkta.

Andromeda’nın Hubble Uzay Teleskobu tarafından çekilmiş fotoğrafı

Dünyadan baktığımızda Andromeda’nın 2,5 milyon yıl önceki halini ancak görebiliyoruz. Çünkü yıldızlarından saçılan saniyede 300 bin km hızla giden ışığın dünyamıza varması bu kadar uzun sürüyor. Fakat bu ne ki hiçbir şey. Andromeda bizim yan komşumuz. Daha uzakta başka galaksilerin ışıklarının bize ulaşması o kadar uzun sürüyor ki onların bebeklik fotoğraflarını ancak görebiliyoruz.

Komşu galaksimizle aramızdaki bağ o kadar kuvvetli ki yerçekiminin etkisiyle yaklaşık 4 milyar yıl sonra iki galaksi birleşerek tek bir galaksi haline gelecek. Bu birleşmeden sonra gökyüzündeki manzarayı hayal edebiliyor musunuz?

Evren

Ve evren. Tüm galaksileri, yıldızları, gezegenleri, gaz bulutlarını, kara delikleri, nötron yıldızlarını, karanlık maddeyi, uzay ve uzayda bulunan tüm madde ve enerji biçimlerini içeren bir bütün. Kainat.

Evrenin yapıtaşı olan galaksiler gruplaşarak galaksi kümelerini ve kümeler de bir araya gelerek süper kümeleri oluşturur. Bu örüntü size de bir yerden tanıdık geldi mi?

Beyin hücreleri (solda), evren (sağda)

Size bir soru sormak istiyorum arkadaşlar. Sizce evrende kaç tane galaksi vardır?

200 bin? Hayır. 2 milyon? Hayır. 200 milyon? Değil. 2 milyar olabilir mi? Hayır. Ya 200 milyar? Maalesef.

Son tahminlere göre bu sorunun cevabı…

Hazır mısınız?

2 trilyon!

Gözlemlenebilir evren, 2 trilyon galaksinin içinde bulunan seksilyonlarca yıldızın etrafında dönen sayısız gezegene ev sahipliği yapıyor. Henüz sınırlarını bilmiyoruz. Ancak bugünkü teknoloji ile gözlemleyebildiğimiz evrenin sınırları 93 milyar ışık yılı. Bu büyüklüğü asla anlayabilmemiz, algılayabilmemiz mümkün değil. Ve sürekli genişliyor.

Evrenin Genişlemesi

Bilim insanları büyük patlamayı göz önünde bulundurarak evrenin genişlemesinin gitgide ivme kaybettiğini ve bir gün genişlemenin durabileceğini düşünüyorlardı. Ya da en kötü ihtimalle bu genişleme ancak sabit bir hızla devam ediyor olmalıydı.

Ancak daha sonra yapılan keşiflerle genişlemenin yavaşlaması bir yana dursun sabit bir hızla bile devam etmiyordu. Aksine gitgide ivme kazanan, sanki otoyolda giden bir arabanın gaz pedalına sürekli daha fazla gaz veriyormuşçasına bir genişlemeydi bu. İşte bu genişlemenin hızı o kadar büyük ki henüz keşfedemediğimiz bazı galaksilerin ışıkları bizlere hiçbir zaman ulaşamayacak. Işık hızı evrenin kendisi için bir limit değil…

Sonuç:

Henüz yanı başımızdaki Mars’a bile gidemedik. Gözlemlenebilir evrenin küçücük bir kısmına sıkışıp kaldık. Gece olduğunda pencerenizi açın ve gökyüzündeki nesnelere bir bakın. Evrenin derin tarihine ait bir fotoğraf göreceksiniz. Onlardan gelen ışıklar milyonlarca hatta milyarlarca yıl önce yola çıktı. Yakın gelecekte onlara seyahat etmemiz pek mümkün görünmüyor. Fakat uzak gelecekte belki bizim torunlarımız uzay-zamanda solucan delikleri gibi kestirme bir yol bulup onları keşfe çıkabilir.

İnsanlık olağanüstü bir astronomik yolculuğun içinde. Başlarda her şeyin merkezinde olduğumuzu, Güneş’in ve yıldızların bizim isteğimize boyun eğdiğini düşündük. Sonra mantık ve akıl yürütme; göksel evrenin küçük bir köşesindeki herhangi bir galaksinin yalnızca herhangi bir yıldızının, yalnızca herhangi bir gezegeninde olduğumuzu anlamamızı sağladı. Bu evren, sonsuz sayıdaki diğer evrenlerden yalnızca biri bile olabilir. Bunu paralel evrenler videosunda konuşmuştuk.

Soluk Mavi Nokta, yaklaşık 6 milyar kilometre gibi rekor bir uzaklıktan, 14 Şubat 1990 tarihinde Voyager I aracından kaydedilmiş fotoğraftır.

Bütün bunlar size ne hissettirdi bilmiyorum ama benim hislerimi en iyi açığa vuran şey ünlü Amerikalı gökbilimci Carl Sagan’ın Soluk Mavi Nokta isimli kitabında geçen şu sözleri:

“Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. Bu nokta bizim evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun içinde bulunuyor…

Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji, ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, her umut dolu çocuk, her mucit, her kâşif, her ahlak hocası, yozlaşmış her politikacı, her şöhret yıldızı, her “yüce önder”, her aziz ve günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinin içinde…”

Kaynaklar ve İleri Okuma:

50 Soruda Evren – ÇAĞLAR SUNAY

Soluk Mavi Nokta: İnsanın uzaydaki geleceğine bir bakış – CARL SAGAN

https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCne%C5%9F

https://tr.wikipedia.org/wiki/Samanyolu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Andromeda_Galaksisi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ay

https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCne%C5%9F_Sistemi

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/06/120601_milky_way

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya girin