Posta kutusunun üzerine konulan bir kalem bir kadının ölümüne sebep olabilir mi? Ya da bir bisikletlinin düşmesine? Kelebek etkisi nedir? Maddenin üzerine etkiyen bütün değişkenleri bilseydik geleceği hesaplayabilir miydik? Evren deterministik midir?

Gerçekliğin gerçek olduğundan nasıl emin olabiliriz? Şizofreni gerçekten bir hastalık mıdır? Evren, Newton’un tasvir ettiği gibi bir saat misali mi işler yoksa Heisenberg’in söylediği gibi belirsizliklerle mi doludur? Geçmiş geride kalmadı, gelecek ise çoktan yaşandı diyen Einstein haklı mı?

Hayat böyledir. Her şey olabilir. Her ne kadar olasılıksız olursa olsun, olabilir. Hatta olasılık dışı olan her olay mutlaka gerçekleşecektir.

Adam Faver’ın Olasılıksız İsimli Kitabından Bir Alıntı

Caine tüm bunları kısaca anlatırken Nava da bacağını kıpırdatmamasını sağlayacak önlemler alıyordu. Caine konuşmayı kesince bir süre ikisi de sessizliği bozmadı.

“UGA’daki bilim adamları, ” dedi Nava, “Senin Laplace’nin Şeytanı olduğunu düşünüyorlar.”

Caine başını salladı. “Bu saçmalık. Laplace’nin Şeytanı gerçek bir şey değil ki. Bir varlık değil yani, bir teori sadece. Laplace’nin Şeytanı deyimi geleceği tahmin edebilecek, her şeyi bilen bir varlığı tanımlamak için kullanılan bir sözcük.”

Durdu, başı dönüyordu sanki. “Ayrıca, bunun imkânsız olduğu 1990’larda kanıtlandı.”

“Nasıl?” diye sordu Nava.

“Werner Heisenberg adında bir fizikçi subatomik partiküllerin gözlemleninceye kadar tek bir pozisyonları olmadığını kanıtladı.”

Nava kaşlarını kaldırınca Caine devam etmek zorunda kaldı. Sorma, kuantum fiziği işte, zaten mantıklı olması gerekmiyor.

Tamam. Ama neden Laplace’ın Şeytanı imkansız o zaman?

“Çünkü eğer subatomik partiküllerin birkaç konumu varsa, o zaman, herhangi bir varlığın var olması mümkün değil. Ve geleceği tahmin edebilmek için bu verilere gerek olduğundan, gelecek tahmin edilemez. İşte Laplace’ın Şeytanı bu yüzden imkansız bir teori.”

Caine duraksayıp bakışlarını onun gözüne dikti. “Yani ben her şeyi bilmiyorum, geleceği de tahmin edemem.”

“Ya lokantada olanlar?” diye karşı çıktı Nava.

Caine’nin bir anda başından aşağıya kaynar sular boşandı. “Bunu nereden biliyorsun?”

“UGA seni izliyordu.” Nava öne doğru eğildi. “Olanları gördüm David. O kamyonet camdan içeri girmeden saniyeler önce insanları oradan uzaklaştırdığını gördüm. Eğer sen geleceği tahmin etmiyorsan, ne ediyor?”

“O lokantada neler olduğunu bilmiyorum. Önsezi, hatta öngörü de buna. Ama ben her şeyi bilen bir varlık falan değilim.” Caine dağınık saçlarını düzeltti. “Eğer her şeyi bilseydim Rus mafyasına 12.000 dolar borcum olur muydu sence Nava? Bir sonraki kartı bile bilemiyorum, gelecekte neler olacağını nasıl bileyim?”

Caine sözcükler ağzından çıkarken bile bunun tamamen doğru olmadığını biliyordu. Patlamada öleceğini bilmemiş miydi? Atacağı çantayla Nava’nın kendisine ulaşmasını sağlayacak zincirleme etkiyi yaratacağını da bilmemiş miydi? Caine’nin imkânsıza inanmak dışında bir seçeneği kalmamış gibiydi.

Olasılıksız Kitabı Hakkında Kısa Bilgi

Olasılıksız. 2005 yılında Amerikalı yazar Adam Faver tarafından yazılmış bilimkurgu – macera türünde bir roman. Eğer siz de benim gibi bilime, özellikle de bilimin taçsız kraliçesi fiziğe ilgi duyanlardansanız bu romana bayılacaksınız. Kitapta işlenen hikâye “Laplace’ın Şeytanı” teorisi üzerinden oluşturulmuş. İstatistikçi ve kumarbaz bir adamın başına gelenleri anlatıyor. Laplace’ın Şeytanı Teorisi’ne birazdan geleceğiz ama ondan önce biraz daha bu kitaptan bahsetmek isterim.

Adam Faver’ın ilk romanı olan bu kitap tam 18 dile çevrilmiş. Ödülleri var. Ayrıca Türkiye’de, Faver’ın kendi ülkesi olan Amerika’dan bile daha popüler. Gazeteci Cüneyt Özdemir ile yıllar önce yaptığı bir programda kendisi söylemiş bunu. Ve bunun nedenini o da bilmiyor.

Kitabın Konusu

Kitabın konusu ise kısaca şöyle: Baş kahraman David Caine bir epilepsi hastası. Olasılıklar konusunda uzman ve bu konuda dersler veriyor. Bir gün kriz geçirip hastaneye kaldırılınca okula devam edemeyeceğini anlıyor ve para kazanabilmek için yine en iyi bildiği şeyden faydalanmak istiyor: Olasılık hesapları. Böylece kendisini poker masasında buluyor.

Her şey güzel giderken bir gün bir oyun esnasında kriz geliyor ve çok küçük olarak hesapladığı kaybetme ihtimali de gerçekleşince oyunu kaybediyor. Üstelik veresiye oynadığı için kumarhaneye de ciddi bir şekilde borçlanıyor. Hastalığı da ümitsiz vakaya dönüşünce, doktoru para karşılığında yeni bir ilaç için denek olmasını teklif ediyor. Borcu olduğu için çaresiz kalan David teklifi kabul edince olanlar oluyor. Birden David tüm olasılıkları öngörebilme yeteneği kazanan bir çeşit Laplace’ın Şeytanı’na dönüşüyor. Takdir edersiniz ki böyle doğa üstü bir yeteneği olan adamın peşine kimler kimler takılıyor ve neler oluyor neler!

Yani anlayacağınız bu kitabı okuduğunuzda, hem mükemmel bir maceranın içinde bulacaksınız kendinizi, hem de istatistik, matematik, fizik ve kuantum fiziğine dair birçok kavramı da hikâyenin içine serpiştirilmiş bir şekilde okuma fırsatınız olacak.

Size ufak bir tavsiyem olacak. Bu kitabı eğer okumadıysanız ondan önce mutlaka “Kuantum FiziğiHeisenberg’in Belirsizlik İlkesi” “Schrödinger’in Kedisi” “Einstein’ın Uzay-Zamanı” “Görelilik Kuramı” Kelebek Etkisi” gibi kavramlar hakkında kısa da olsa bilgi edinin. Böylece kitaptan alacağınız haz artacaktır. Kanalımda bunların hepsiyle ilgili kısa, açıklayıcı videolar var. Açıklama kısmına linklerini bırakacağım.

Laplace’ın Şeytanı Teorisi

Şimdi gelelim Laplace’ın Şeytanı’na. Kim bu şeytan? Neden romanın baş kahramanına bu ismi takıyorlar? Bu teoriyi kim ortaya attı?

Laplace’ın Şeytanı, Fransız matematikçi ve gökbilimci olan Pierre Simon Laplace tarafından ortaya atılan düşünsel bir deney. Laplace, bu düşünsel deneyde evrendeki her atomun yerini ve hareketini bilen, bu sayede evrenin ve kâinatın bütün geçmiş ve geleceğini de bilen sanal bir varlığın mevcut olduğunu varsayıyor.

Biz bugün bu sanal varlığı bir şeytan olarak değil de bir süper bilgisayar olarak düşünelim. Yani Laplace’ın demek istediği şey şuydu: Eğer her atomun, hatta atom-altı parçacıkların hareketini an be an hesaplayabilen bir süper bilgisayar olsaydı, bu bilgisayar gelecekte ne olacağını kesin bir şekilde bilebilirdi. Dolayısıyla eğer gelecekte ne olacağı zaten önceden belliyse o zaman şans diye bir şey yoktur. Yani bir zarı masaya attığınızda o zarın hangi yüzünün üste geleceği siz onu daha atmadan önce bellidir. Buna benzer olarak her şey ama her şey, mesela benim bu videoyu yapmak istemem, sizin izlemek için videoyu açmanız, akşam yiyeceğiniz yemek, yapacağınız sohbet, gideceğiniz mekanlar, yağacak yağmur, olacak deprem her şey önceden bellidir.

Evrenin şimdiki hali geçmişin sonucu ve geleceğin nedenidir.

İşte hiçbir şeyin belirsiz olmadığı, her şeyin bilinen veya bilinmeyen bir sebebinin olduğunu savunan bu düşünce sistemine “Determinizm” deniyor.

Laplace’ın burada tam olarak anlatmak istediği şey, böyle Tanrısal bir şeytanın var olması ihtimali falan değildi. Bu, sadece durumu basitçe anlatmak için kullandığı bir benzetmeydi. Şans diye bir şey yoktu. Özgür irade kavramı da bir safsatadan ibaretti. Aslında hepimiz özgür iradeleri olduğu yanılsamasına kapılmış satranç tahtasındaki piyonlar gibiydik.

Heisenberg ve Belirsizlik İlkesi

Bu teoriye karşı çıkan bilim insanları da işte tam bu noktada devreye girdiler. Mesela Heisenberg, 1927’de yayınladığı bir makalesinde “Belirsizlik İlkesi”ni ortaya koydu ve adeta bir devrim yaptı. Kuantum mekaniği, Laplace’ın teorisini çürütüyordu. Evrende determinist bir yapının değil de, belirsizliğin ve indeterminizmin var olduğunu söylüyordu. Çok kısa olarak, atom-altı seviyede bir parçacığın hem konumunu hem de hızını aynı anda tespit etmemiz imkansızdı. Böyle olunca da istediği kadar güçlü ve zeki bir şeytan ya da bilgisayar olursa olsun asla bir elektronun sonraki hareketini hesaplayamazdı.

Heisenberg’le beraber özgür irade kavramı yeniden hayat buldu. Özgür irademiz vardı. Her şey önceden belli falan değildi. Kararlarımız an be an hayatımızı şekillendiriyordu. Burada Belirsizlik İlkesi’ne detaylı girmeyeceğim çünkü daha önce videosunu yaptım isteyenler ona bakabilirler. Açıklama kısmında linki var.

Kapanış

Bugün iyi bir zihin jimnastiği yaptık. Güzel şeyler öğrendiğimizi düşünüyorum. Bana bu kadarı yetmez diyenler varsa onları kuantum fiziği isimli oynatma listeme doğru alabilirim. Son olarak size şiddetle tavsiye edebileceğim bu kitabı mutlaka okuyun derim. İçinde CIA, FBI, KGB, İSTATİSTİK, KUMAR, BİLİMSEL DENEYLER, ŞİZOFRENİ, LAPLACE ŞEYTANI, KUANTUM FİZİĞİ ne ararsanız var. Bu kanal gibi kitap. Daha ne olsun. Bir sonraki videoda görüşene kadar hoşça kalın dostlarım. Ben Hasan.

Kaynaklar ve İleri Okuma:

Olasılıksız – Adam FAVER

https://en.wikipedia.org/wiki/Laplace%27s_demon

https://www.britannica.com/science/uncertainty-principle

https://evrimagaci.org/belirsizlik-ilkesini-anlamak-werner-heisenberg-ve-digerleri-ne-dedi-4184

https://en.wikipedia.org/wiki/Uncertainty_principle

Belirsizlik İlkesi

Kuantum Fiziği

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya girin