Uzay yolculuğunda yeni bir dönem başlıyor arkadaşlar. İnsanlığın var oluşun anlamını arama çabası artık Dünya’nın hatta Güneş sisteminin sınırlarını aşabilir. Ama uzayda koloni kurmak için bazı aşamalardan geçmeliyiz.
Bazı duraklar.

1959’da Rus yapımı uzay aracı Luna 2 tarihte ilk defa dünya dışı bir yere ulaştı. Ay’a. Bundan 10 yıl sonra da ilk defa bir insan Ay yüzeyine ayak bastı.
Aradan 53 yıl geçti ve Ay’a tekrar gitme planları yapıyoruz. Hatta belki Mars’a. Ve oralarda koloniler kurmak istiyoruz. Çünkü ancak bu başarılar bizim yıldızlararası evrene açılmamızı sağlayabilir. Peki Güneş sistemimize hatta galaksimize yayılmadan önce bu duraklardan hangisini tercih etmeliyiz. Eğer dünya dışında ilk defa bir koloni kurulacaksa bu Ay’da mı olmalı yoksa Mars’ta mı?
İçindekiler
Dünya Dışı Koloni Kurmak Ne Anlama Geliyor?
Sizce biz bunları düşünmek için biraz erken mi doğduk? Yoksa en azından Ay’da sürekli var olan bir koloni kurulmasına şahitlik edebilir miyiz? NASA, 2024 yılında Ay’a astronot göndermeyi, 2028’de ise Ay’da daimi üs kurmayı planlıyor. Benzer hedefler Çin’in de gündeminde.
Bildiğiniz gibi insanlık Ay’a daha önce gitti. Sanki hayalimize bir başlangıç yapabilmek için en doğru seçenek o gibi gözüküyor. Ne de olsa Mars’a göre çok daha yakın. Orada ne olup ne olmadığı konusunda daha çok fikrimiz var. Fakat iş orada yaşamaya gelince beklediğimizden çok daha farklı zorluklar bizi bekliyor.
Ay’a gidebilmek için gerekli teknolojiye sahibiz. Sadece biraz pahalıya mâl olacak. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi ya da Elon Musk’ın SpaceX’i gibi şirketler bunun 20 ila 30 milyar dolar gibi bir maliyeti olduğunu söylüyorlar. Bu miktarın görece küçük kaldığını söyleyebiliriz. Özellikle Uluslararası Uzay İstasyonu’na 150 milyar dolardan çok daha fazlasının harcandığını düşünürsek.
Fakat buna karşılık getirisi bundan çok daha fazla olabilir. Sadece maddi olarak değil. Sonuçta her şey para değil, değil mi? Olaya bir de bilime ve teknolojiye sağlayacağı katkıları düşünerek bakmak lazım.
Ay ve Mars projeleri bize sadece uzay teknolojileri anlamında değil, Dünya’ya da katkı sağlayacak yeni teknolojiler geliştirmek anlamında harika fırsatlar yaratabilir. Ayrıca yeni bir uzay yarışı da başlatabilir. Güneş sistemine ve ötesine yayılabilmemizin ilk adımı olabilir.
Peki sizce ilk durak neresi olmalı arkadaşlar? Ay’mı yoksa Mars’mı?
Şimdi gelin ikisini bir kıyaslayalım.
Geçiş efekti
Ay ve Mars Karşılaştırması
Aslında ne Ay ne de Mars pek misafirperver yerler değil. Mars ilk bakışta daha mantıklı gibi görünüyor. Buzullar, vadiler, atmosfer, yüzeyinin altından çıkacak sular, Dünya’dakine benzer gündönümleri. Sanki biraz zorlasak Dünya’ya benzeyebilir. Sadece biraz soğuk, bu yüzden biraz ısıtmak mı lazım dersiniz? Bunu ciddi ciddi düşünenler oldu. Ama tek sorun sıcaklıkla ilgili değil. Mars radyoaktif çöllere sahip. Toprağı zehirli ve nefes almak da imkânsız. Ama Ay’da atmosfer bile yok. Üstelik Ay gecelerindeki soğuğa bakacak olursak Mars’ta yaz mevsimi yaşanıyor diyebiliriz.
İster Mars’a ister Ay’a kurulacak olsun bu çok zor bir görev olacak. Eğer bu üslerden birinde yaşamak isterseniz yoğun, stresli, zorlayıcı ve psikolojik olarak yıkıcı bir yaşama hazır olmalısınız. Ama 8 milyar insan arasından bunu yapmak isteyenler mutlaka çıkacaktır.
Bir Ay günü yaklaşık 29 Dünya günü kadar sürüyor. Bu hiç alışık olduğumuz bir şey olmasa gerek. Buna karşılık bir Mars günü ise yaklaşık 24 saat 39 dakika sürüyor.
Bayağı tanıdık.
Ay’ın yüzey sıcaklığı gündüz ortalama 107°C’ye çıkarken, gece -153°C’ye düşüyor. Bu geceyle gündüz arasında 260°C’lik bir fark demek. Mars’ta ise biraz daha iyimser bir sayıyla karşı karşıyayız. Ortalama -63°C bir sıcaklığa sahip. Kutuplarda yaşamak gibi.
Ay’da bizi büyük ve küçük meteorlardan veya kozmik radyasyondan koruyacak bir atmosfer yok. Mars’ın ise Dünya’daki gibi olmasa da ince bir atmosferi var. Oksijen barındırmasa bile en azından meteor yağmurunu hafifletebilecek seviyede.
Ay’ın yer çekimi Dünya’nınkinin %17’si kadarken, Mars’ın yerçekimi ise Dünya yüzeyindeki yerçekiminin %38’i kadar. İkisi de insan kas, kemik ve dolaşım sistemleri açısından elverişsiz olmasına rağmen Mars’taki yer çekimi nispeten daha uygun görünüyor.
Hem Ay’ın hem de Mars’ın yüzeyi, kirli ve aşındırıcı bir tozla kaplı. Bir koloni kurmak hiç kolay olmayacak ama biliyorsunuz insanlık zor şeyleri başarmada oldukça iyi.
Ay’da Koloni Kurmak
Diyelim ki Ay’da bir koloni kurmayı başardık. Ama daha birçok sorun bizleri bekliyor. Mesela Güneş panelleri Ay gecelerinde nasıl elektrik üretecek? Ay’da geceler çok uzun sürüyor. Bu yüzden astronotların sürekli yer değiştirmesi gerekebilir.
Ya da Ay’da bulunan buzu nasıl arıtıp insan kullanımı için suya çevireceğiz?
Aslında eğer yeterince su bulabilirsek bundan daha fazlasını bile yapabiliriz. Mesela arıtılan su topraksız tarım yapılarak insan yaşamı için en önemli şeylerden birinin karşılanmasını sağlayabilir.
Besin.
Hatta belki suyu hidrojene ve oksijene ayrıştırabilirsek sürekli yer değiştirmemize de gerek kalmaz. Kalıcı bir enerji kaynağımız olur. Hatta roketlerimizi bile bununla doldurabiliriz.
Mars’ı kolonileştirmeye geçmeden önce Ay’dan başlamak oldukça mantıklı olabilir. Çünkü kaynakları Ay yörüngesine taşımak Dünya yörüngesine göre çok daha kolay ve ucuz olacaktır. Dünya’nın yer çekimi çok yüksek ve ciddi sürtünmelere neden olan bir atmosferi var. Eğer Ay’da umduğumuzdan daha fazla ham madde bulursak, oradaki kaynakları kullanarak kendi kendine yetmesini sağlayabilir hatta Dünya’ya ihracat bile yapabiliriz.
Buna verilebilecek güzel bir örnek; Çin’in 2030’da Ay’dan helyum-3 nükleer füzyon yakıtı getirmeye hazırlanması. Helyum-3 Dünya’da çok az bulunuyor. Buna rağmen Çin Ay Keşif Programı’nın başında yer alan Profesör Ouyang Ziyuan, Ay’daki helyum-3 miktarının Dünya’ya 10 bin yıl yeteceğini tahmin ediyor.
Nükleer füzyon, nükleer enerjiden 4 kat ve petrolden 4 milyon kat daha fazla enerji üretebiliyor. Bu ucuz ve temiz enerjiyle Dünya’da beşinci sanayi devrimi başlayabilir ve enerjinin bol olduğu bir yerde artık her şey daha mümkün hale gelebilir.
Bu yer Ay bile olsa.
Enerji işini de hallettiğimize göre artık üssümüzü büyütebiliriz. Dünya’dan getirmek için fazla büyük olan şeyleri inşa etmek istiyorsak Ay materyallerini kullanmamız gerekecek. Ayrıca Ay’ın toprağı beton yapmak için gerekli bütün içeriklere de sahip. Bunun yanında 3 boyutlu baskıdaki gelişmeler Ay kolonisi için gerekli her şeyi üretmeyi mümkün kılabilir.
Mars’ta Koloni Kurmak
Şimdi biraz da Mars’a bakalım. Ay’daki güneş enerjisi problemi burada da mevcut. Günler Dünya’dakine benzerlik gösterse de Mars Güneş’e çok uzak. Bu yüzden Dünya’dakinin sadece %40’ı kadar bir Güneş enerjisi alabiliyor. Bir de Mars’ta oluşan devasa toz fırtınaları da eklenince Güneş’i görmek bir hayli zorlaşıyor. Anlaşılan o ki Mars’ta da nükleer enerji kullanmamız gerekecek.

Mars’ın bir atmosferi bulunsa da Dünya’nın sadece %1’i kadar. Çoğunlukla karbondioksitten oluşması da cabası. Bu yüzden üssümüzü azot ve oksijenden oluşan yapay bir atmosferle doldurmamız gerekecek.
Mars’ta geniş bir manyetosfer ya da yoğun bir atmosfer olmadığı için uzaydan gelen tüm radyasyonun yarısı yere ulaşıyor. Bu da Mars’ta yaşayacak olanların kanser olma riskini önemli derecede artıracak. Bunun için üssümüzü çok sağlam bir takım önlemler alarak korumamız gerekecek. Ancak ne yaparsak yapalım yine de Dünya’daki korumayı sağlayamayız.
Başka bir sıkıntı ise Mars tozu. Bu toz çok ince ve elektrostatik olarak o kadar yüklü ki her şeye yapışacak. Yaşam alanlarına girmesi ve üste çalışan astronotların ciğerlerine kaçmasının hiç iyi olmayacağını söyleyebiliriz. Sadece ince ve inatçı olduğu için değil aynı zamanda zehirli olduğu için.
Beslenme işini yine topraksız tarım kullanarak yapmak da en mantıklısı olacak sanırım.
Tüm bu sorunları çözsek bile yer çekiminin düşük olması yepyeni başka problemleri getiriyor. Mars’taki yer çekimi Dünya’nınkinin %38’i kadar demiştik. Bu kas erimesi ve kemik kaybı demek.
Hatta kardiyovasküler problemler.
Bu yüzden gün içerisinde sık sık egzersiz yapmak gerekecek. Bir de Mars’ta fazla kalmasak iyi olur. Birkaç yılda bir Dünya’ya dönmek sağlıklı kalabilmenin tek yolu. Bu sayede sadece beden sağlığı değil akıl sağlığı da daha stabil kalabilir. En azından işleri tamamen yoluna koyana kadar.
Başlangıçlar hep zordur.
Mars ve Dünya arasında olan milyonlarca kilometre Ay’a göre bir başka dezavantaj. Yörüngeleri ancak her iki yılda bir birbirine yakın olacak şekilde. Bu yüzden acil bir durumda Dünya’dan yardım göndermek ayrı bir sıkıntı. Ama ne olursa olsun eğer yeterince kararlı ve azimli olursak tüm sorunları aşabiliriz.
Mars’a Gitmek Neden Önemli?
Mars’a gitmek önemli. Çünkü eğer orada bir yaşam belirtisine rastlarsak yalnız olmadığımızı ya da evrende yalnız olmayabileceğimizi anlayacağız. Bulduğumuz kanıtların biyolojik ve biyokimyasal yapısını inceleyerek Mars’taki yaşamın Dünya’daki yaşamla aynı olup olmadığını bulabiliriz.
Eğer rastlamazsak bu da önemli. Bu sayede biyolojik yaşamın oldukça nadir ortaya çıkan bir kavram olduğunu anlayabiliriz.
Sonuç:
İnsanlığın bu yeni döneminde yapılacak ilk iş önce Ay’da bir durak inşa edip oradan da Güneş sistemindeki en yer benzeri gezegene yani Mars’a gitmek gibi görünüyor. Uzay programları insanlığın yararına olacak yepyeni teknolojilerin temellerinin atılmasını sağlayabilir. Belki Mars’ta karbondioksiti geri dönüştürmeyi öğreneceğiz. Dünya’daki iklim değişikliğine bir çare bulacağız. Ya da Ay’da çok az su ile büyüyebilen ekinler geliştirip Dünya’daki açlık sorununu çözebiliriz. Mesela atıklarımızı %100 geri dönüştürmeyi ve yeniden kullanmayı Mars’ta kurulan kolonimize borçlu olduğumuz bir dönem gelebilir.
Her şey hayal etmekle başlar.
Hayal etmek gerçekleştirmek yolunda atılmış en önemli adımlardan birisidir. Uzayda gelecek var, bilim var. İnsanlığın yararına olan bütün teknolojiler imkânsız görülen hedeflerin bir ürünü değil mi zaten? Uzay zor ama zorlukların üstesinden gelmeye çalışmazsak gelişemeyiz. Eğer barış içinde bir dünya inşa edebilirsek bütün uluslar uzay teknolojilerini finanse edebilir, katkı sağlayabilir.
Yıldızlar arası seyahati mümkün kılabilmek için orta duraklara ihtiyacımız var. Daha Ay üzerinde bile bir durağımız yok. Bilim ve teknoloji çok önemli. Bugün gazete manşetlerimizi süsleyen magazinsel ya da siyasi olaylar yarın hatırlanmayacak ama 2022 yılında ilk defa çekilen Samanyolu’nun kara delik fotoğrafı 100 yıl sonra da 1000 yıl sonra da hatırlanacak, ders kitaplarında yer alacak.
Çünkü ilerlemenin tek yolu bilimden ve teknolojiden geçiyor.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
https://www.donanimhaber.com/NASA-Ay-a-geri-donmek-icin-tam-30-milyar-dolar-harcayacak–111714
https://www.dijitalx.com/2015/12/23/dunyayi-10-bin-yil-besleyecek-yakit-helyum-3/