İnsanların yaşadığı en sıra dışı yer. Dünyanın 400 km yukarısı. Uluslararası uzay istasyonu. Dünyanın etrafında dönen kocaman bir laboratuvar. 450 ton ağırlığında ve bir futbol sahası büyüklüğünde. 150 milyar dolara mâl oldu. 16 ülkenin inşa ettiği, insanoğlunun sahip olduğu en pahalı ve karmaşık yapı. Enerjisini devasa güneş panellerinden alıyor.
Astronotlar içerisinin plastik, metal ve et karışımı bir şeyler koktuğunu söylüyor. Onların görevi sıfır yer çekiminde bilimsel deneyler yapmak. Bazen kendi üzerlerinde. Burada saatte 28 bin km’lik bir hızla sürekli dönüyorlar. Dünyanın etrafında bir tam tur 90 dakikada bitiyor. Günde 16 defa Güneş’in doğuşunu görmek. Oraya gittiğinizde bir daha 6 ay boyunca dönmek yok. Yok ben burada çok sıkıldım. Buradakilerle geçinemiyorum. Başım dönüyor, midem ağrıyor, tuvalet yok, duş yok, sulu yemek yok diye şikâyet edemezsiniz. Geldiniz bir kere.
İçindekiler
Nasıl Astronot Olunur?
Uzayda astronotlar günde 10 saat çalışıyor. 8 saat uyuyor. 2 saatte spor yapıyor. Eğer astronomi, matematik, fizik, biyoloji gibi doğa bilimleri ile mühendislik ve bilgisayar alanlarının birkaçında lisans düzeyinde öğrenim gördüyseniz ve daha önceden jet uçağıyla 1000 saatlik uçuş deneyiminiz varsa, ruhsal ve fiziksel sağlığınız da uzun süreli uzay görevlerine el veriyorsa, tebrikler 3 yıl süren mesleki eğitimlere katılmaya hak kazandınız. Onu da başarıyla tamamlayabilirseniz astronot olabilirsiniz demektir. Şimdi bir sürü problem sizi bekliyor.
Su Problemi
Uzay istasyonuna dünyadan belirli aralıklarla gönderilen uzay araçları astronotların yaşamaları için gerekli olan malzemeleri taşıyor. Fakat bu iş biraz maliyetli. O yüzden uzaydaki yaşam biraz kamp yapmaya benziyor. Su tesisatı yok. Astronotlar duş alamıyor. Nemli bir havluyla her yerlerini siliyorlar. Suyun geri dönüşümü istasyon için çok önemli. Yüzde 70’i geri dönüştürülüyor. Havludaki su, havadaki nem, ter, hatta idrar bile tekrar kullanılıyor. Yani uzay istasyonunda kahveler hep aynı sudan. Dün içtiğiniz kahve bugün yeniden bardağınızda. Hatta bir önceki gün arkadaşınızın işediği…
Neyse uzatmayalım, konuyu anladınız.
Peki bu geri dönüştürülen suyu içmek mi istediniz? Bardağa ihtiyacınız yok. Bardağınız olsaydı da içine su koyamazdınız. Yapmanız gereken çok basit. Havaya biraz sıkın ve yüzey gerilimi sayesinde top şeklinde duran suyunuzu afiyetle hüpletin.
Uyuma Problemi
Uzayda uyumak da ayrı problem tabii. Yatarak uyumak diye bir şey yok. Çünkü yatacak bir yer yok. İsterseniz tavanda bile uyuyabilirsiniz. Tabii tavanın neresi olduğu da size kalmış. Uzayda her yer tavan. Ya da yer. Uzayda uyurken tulumunuzu sabitleseniz iyi olur çünkü uyandığınızda bambaşka bir noktada uyanmak istemezsiniz. Bir de istasyonun hava sirkülasyonunu sağlayan sistemler düzgün çalışsa iyi olur. Yoksa yer çekiminin olmadığı bir ortamda başınızın etrafında toplanan karbondioksitten boğulabilirsiniz.
Yer Çekimi Problemi
Astronotların alışmakta güçlük çektikleri şeylerden biri de neredeyse sıfır denebilecek olan yer çekimi. Özellikle istasyona ilk geldiklerinde onları en çok zorlayan şeylerden biri, iç kulak sistemlerinin bozulmasından dolayı neresinin yukarı neresinin aşağı olduğunu karıştırmak oluyor fakat birkaç gün sonra alışıyorlar. Buna alışmaları sorunu çözmüyor çünkü yer çekiminin olmaması insan vücudunda ciddi problemlere yol açıyor. Ağırlıksız bir ortamda yaşamak kemikleri devre dışı bıraktığı için vücut kalsiyumu idrar yoluyla dışarı atıyor. Kemik ve kaslar eriyor, dolaşım sistemi bozuluyor. Hatta astronotların boyları uzayda 3-4 cm kadar uzuyor. Bu yüzden her gün 2 saatlerini spor yapmakla geçiriyorlar. Bu çoğu için oldukça sıkıcı ve yorucu bir işlem ama yapmak zorundalar.
Fakat bir sorun var.
Uzayda cisimlerin ağırlığı olmadığı için onları kaldırmak bir işe yaramıyor. Kendi ağırlığınız olmadığı içinse koşu bandına binmeniz de bir işe yaramıyor. Bunun için kendinizi koşu bandına gergin kayışlarla bağlamanız gerekiyor. Ağırlık kaldırmak içinse özel hidrolik sistemlerle dizayn edilmiş bunun gibi aletlere binmeniz gerekiyor.
Astronotların asıl çilesi dünyaya döndüklerinde başlıyor. Kas ve dolaşım sistemi problemleri. Ne kadar spor yapmış olurlarsa olsunlar ağırlıksız ortamda uzun süre kaldıkları için en küçük kasları dahi aylar boyunca ağrımaya devam ediyor. Baş dönmeleri ve bulantılar haftalar boyunca sürebiliyor.
Yemek Problemi
Uzayda yenen yemekler de aşağıda yenenlere hiç benzemiyor. Çoğu suyu alınmış yiyecekler. Böylece hem uzun süre dayanabiliyorlar hem de ağırlıkları azalmış oluyor. Uzaya 1 kilogramlık yük çıkarmanın maliyetinin 10 bin dolar olduğunu düşünürsek oldukça mantıklı.
İstasyonda temizlik sorun olduğu için bildiğimiz somun ekmeği yok. Burada her yere kırık saçacak hiçbir yiyeceğin yeri yok. Onun yerine bizdeki lavaşa benzer bir yiyeceğin içine istediğinizi koyabiliyorsunuz. İstasyonda acıktığınız zaman paketin içerisine bir miktar sıcak su enjekte ediyorsunuz, biraz sıkıp sallıyorsunuz ve 5-10 dakika sonra yemeğiniz hazır. Fakat dünyadaki gibi lezzet beklemeyin. Uzayda vücut sıvıları baş bölgesinde toplandığı için burunlar hep tıkalı ve koku alma duyusu yok denecek kadar az. Yemeğinizi afiyetle yedikten sonra ise bilgisayara ne yediğinizi girmek zorundasınız. Ayrıca ne içtiğinizi, ne kadar spor yaptığınızı, kaç kere tuvalete gittiğinizi de. Kısacası her şeyi. Zaten girmeseniz de her yerde kamera olduğu için her şey kayıt altında. Orada sır ve mahremiyet yok.
Saç-Sakal Tıraşı Problemi
Uzayda astronotlar berbere gidemiyorlar. Şaşırdınız değil mi? Bu yüzden kendi kendilerini tıraş edip bu konuda ustalaşmak zorundalar. Bütün kılları emen ve böylece kılların ekipmanların içine girmesini önleyen özel, vakumlu bir tıraş makineleri var. Tırnak kesme işi için de aynı durum söz konusu. Tırnaklarınızın orada burada savrulmasını istemezsiniz değil mi? Uyuyan arkadaşlarınızın ağzına girmesi hoş olmazdı.
Temizlik Problemi
Uzay istasyonunda yeterli vücut temizliği yapılamadığı için uyku tulumu ve eşyalar biraz kokuyor. Vücuttan atılan metan, amonyak ve keton gibi kimyasal maddeler ve uçucu yağlar eşyalara siniyor. Çamaşırlar yıkanmadığı için bayağı uzun bir süre aynı giysileri giymek zorundalar. İstasyona ilk kez gelen astronotlar kokuyu fark ediyor tabii fakat bir süre sonra alışıyorlar.
Kendilerini temizlemede sıkıntı yaşıyorlar belki ama istasyonu temizlemede oldukça titizler. Uzay istasyonu birçok hassas cihazla dolu olduğu için temizlik konusu çok önemli. Cumartesi sabahları uzay istasyonunda temizlik günü. Elektrik süpürgesiyle her yeri süpürmek ve mikrop öldürücü bezlerle silmek zorundalar. Yine sıkıcı bir iş.
Tamir Problemi
Uzay istasyonunun dış kısmında bir ekipman bozulduğu zaman bunu tamir etmek için astronotların uzay yürüyüşü yapması gerekiyor. Bir astronotun yapabileceği en tehlikeli işlerden biri. Çünkü dünya yörüngesinde başıboş dolaşan milyonlarca uzay çöpünden biri bu esnada sizi vurabilir. Bu çöpler bir mermiden 20 kat daha hızlı. Bazıları bir vida kadar. Bazıları ise bir futbol topundan bile büyük. Vida büyüklüğünde bile olsa bir çöpün astronota çarpması onun ölümü demek olabilir. Tabii ki bu uzay çöpleri uydularla takip ediliyor fakat küçük olanlarını takip etmek neredeyse imkânsız. Bu çöplüğü yaratan biziz. İnsanlar.
Uzay yürüyüşü tahmin edebileceğiniz gibi uzay kıyafeti ile yapılıyor. Bu kıyafet 13 katmandan oluşuyor ve 127 kilogram ağırlığında. 45 dakikada ancak giyilebiliyor. Değeri ise 12 milyon dolar. Uzay kıyafeti, astronotu uzay vakumuna, soğuğa, radyasyona ve mikro meteoritlere karşı koruyor ve oksijen temin ediyor fakat tüm bunları yapabilmesinin bir bedeli var. Astronotlar uzay kıyafetinin içinde hiç de rahat hareket edemiyor. Dünyada 5 dakikalarını alacak basit bir tamir işlemi bile uzayda saatlerini alıyor.
Tuvalet Problemi
Uzay istasyonunda tuvalet ihtiyacını gidermek kulağa hiç de hoş gelmeyen yöntemleri gerektiriyor. Vakumlama gibi. Mecburen. Yoksa havada uçuşan pislikleri yakalamaya çalışmak zorunda kalmayı kim ister? Bu yüzden astronotlar, uzay istasyonu için yapılmış özel, vakumlu, huni şeklindeki başlığı küçük tuvaletleri için kullanıyorlar. Büyük içinse klozete oturduktan sonra kemerle kendilerini sabitlemeleri gerekiyor. Ardından vakumlu klozet gerekeni yapıyor. Deliği nasıl denk getireceğim diye endişe etmeyin onun için de bir kamera var. Sıvı olan atıklar yeniden içme suyuna dönüştürülüyor. Katı olanlar ise özel tanklarda saklanarak dünyaya geri götürülmek üzere depolanıyor. Uzaya boşaltmak yok.
Peki diyelim ki uzay yürüyüşüne çıktınız ve işiniz saatler sürdü. Bazen 10 saati aşan görevler bile olabiliyor. Endişe etmeyin sizin için tasarlanmış yetişkin bezleri var. Manzaraya karşı altınıza yapmanın keyfini sürebilirsiniz.
Duş Problemi
Uzayda evinizdeki gibi şaldır şuldur akan bir su yok. Her astronot kişisel temizliğini durulama gerektirmeyen özel şampuanları havlulara dökerek yapıyor. Bu şekilde tüm vücutlarını temizliyorlar. Kullandıkları az miktarda suyun dahi etrafa fazla dağılmamasına dikkat etmek zorundalar çünkü bu sular elektronik cihazlara zarar verebilir. Galiba en iyisi bu arkadaşın yaptığı gibi saçları kazıtmak. Böylece tek bir hareketle temizliğinizi yapabilirsiniz. Dişlerinizi fırçaladıktan sonra ise köpüğü yutmanız gerekiyor. Ama merak etmeyin kullanılan diş macunu zararsız.
Radyasyon Problemi
Uzay istasyonu ne kadar korunaklı bir yapı olursa olsun dünyamızın sağladığı doğal manyetik korumayı sağlayamıyor. Bu yüzden uzayda astronotlar gözlerini kapattıklarında bazen parıldamalar görüyor. Bu flaş patlamasına benzer görüntüler onların gözlerinden radyoaktif parçacıkların geçtiğinin bir göstergesi. Elbette bu radyasyon sadece gözleri değil tüm vücudu etkiliyor. Bir astronot uzay istasyonunda geçirdiği 6 ayda, bir nükleer santral çalışanının hayatı boyunca maruz kaldığı radyasyona maruz kalıyor.
Sonuç:
Astronot olmak zor iş. Elbette astronotların da dünyada yaşayan insanlar gibi boş zaman ve eğlenmeye ihtiyaçları oluyor. Tam zamanlı çalışan insanlar gibi onlar da hafta sonu izin yapıyorlar. Boş zamanlarında film izliyorlar, müzik dinliyorlar, kitap okuyorlar, kart oyunları oynuyorlar. Sıklıkla da aileleriyle görüntülü konuşuyorlar. Fakat uzay istasyonunda yapılan en muazzam aktivite hiç şüphesiz istasyonun sayısız penceresinin birinden altlarında dönen Dünya’nın olağanüstü manzarasını seyretmek.

Bu Scott Kelly. Zaten video boyunca onu birçok defa gördünüz. Kendisi NASA Astronotu. Bir Amerikan. Bu da Mikhail Kornienko. Rus Kozmonot. Hem eğitimlerde hem de istasyonda birlikte çok vakit geçirdiler. Mikhail, Scott için çok iyi bir dost ve tam bir profesyonel diyor. Scott ise Mikhail için farklı anadan doğma kardeşim diyor. İkisi de ülkeleri arasında gerilim olduğunu biliyor. Fakat onlar bu gerilimin uzayda hiçbir anlam ifade etmediğini fark etmiş durumda. 400 km yukarıdan tüm o önem atfettiğimiz her şeye aynı anda bakabilirken dünyayı fazla önemsediğimizi söylüyorlar. Çünkü dünyaya yukarıdan bakıldığında siyasi sınırlar görünmüyor.
“İki ülkenin başkanlarını iki haftalığına uzaya gönderebilsek dünyadaki sorunlar çözülürdü.” Mikhail Kornienko
Kaynaklar:
https://www.nasa.gov/audience/foreducators/stem-on-station/dayinthelife
https://www.youtube.com/watch?v=VjO85QS0p7E
https://www.youtube.com/watch?v=Ydlcps1ReYg
https://bilinti.com/uzay/astronotlar-uzayda-nasil-yasar/.html/
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42646911
http://www.uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2013/04/astronotlar.pdf
https://www.nasa.gov/feature/an-astronaut-s-tips-for-living-in-space-or-anywhere